13 Mayıs 2014 Salı

PİYASA RİSKİ; MENKUL KIYMET SPEKÜLASYON RİSKİ

T.C.
 FATİH ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

    YÜKSEK LİSANS ÖDEVİ
       CÜNEYT GÜL
İŞLETME TEZSİZ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI

RİSK YÖNETİMİ


                                              Ödev Konusu

PİYASA RİSKİ;
MENKUL KIYMET SPEKÜLASYON RİSKİ

         Ödev  Danışmanı

Doç.Dr. Atilla UYANIK


                                               MAYIS 2014




1.GİRİŞ

Genel olarak piyasa riski faiz oranları, kur dalgalanmaları ve hisse senedi fiyatındaki değişmelerden dolayı bankaların yaşadığı bir sıkıntıdır. Bankaların bu durumda risk yönetimi açısından yapabilecekleri en temel iş tedbirli olmaktır. Bu konuda BDDK, Basel Uzlaşması çerçevesinde, bankalara piyasa riski için bir yasal karşılık bulundurma noktasında zorunluluk getirmiştir.  
Piyasa riskleri, bankacılık sitemini yakından etkileyen önemli bir risk kaynağıdır. Bu risk türür döviz piyasasında veya mal piyasasında fiyat/değer değişiklikleri, faiz oranlarında değişme ile sahip olunan hisse senedi, emtia ve finansal enstrümanların fiyatlarında meydana gelen değişimlerin yarattığı risk olarak tanımlanabilir.  Piyasa riskinde en temel nokta işletmenin bilançosundaki nominal değerleri ile faiz oranları, döviz dalgalanmaları, hisse senedi fiyatındaki değişmeler yüzünden elde edilen değerin işletmeye getirdiği kayıptır. 
 Piyasalarda meydana gelebilecek değişikler bankanın pazarladığı finansal araçların fiyatlarını ve değerlerini etkiyebilecektir. Herhangi bir finansal aracın değeri fiyatının, kuponunun, kupon sıklığının, süresinin, faiz oranının ve diğer faktörlerin bir fonksiyonu olacaktır. Bu durumda eğer banka pay senedi, tahvil gibi finansal araçları tutuyorsa o zaman fiyat ya da piyasa riski ile karşı karşıyadır. Burada risk, finansal aracın fiyatının dalgalanmasıdır.
Piyasa riskleri risk dörtlümüzün Egzojen-Finansal gözüne tekabül eden risklerdir. Bunlar bankanın iradesi ve kontrolü dışında oluşur ve genellikle bunlara karşı korunmak HEDGING tekniklerini gerektirir.
 1. Faiz Oranı Riski
2. Kur (Kambiyo) Riski
3. İşlemsel Risk
4. Menkul Kıymet Spekülasyonu Riski 
5. Pazarlama Riskleri
6. Hisse Senedi Fiyat Değişim Riski
7. Karşı Taraf (Counterparty) Riski
8. Takas Ya Da Teslim Riski
9. Baz Riski


2.MENKUL KIYMET
Menkul kıymetler; ortaklık veya alacaklılık sağlayan, belli bir meblağı temsil eden, yatırım aracı olarak kullanılan, dönemsel gelir getiren, misli nitelikte (birbiriyle aynı), seri halinde çıkarılan, ibareleri aynı olan ve şartları Sermaye Piyasası Kurulu tarafından belirlenen kıymetli evraklardır.Tezgahüstü (ikincil) piyasalarda bir çoğu artık kaydi olarak işlem gören, bir başka ifadeyle fiilen el değiştirmeyip hesaben takip edilen menkul kıymet türlerinden, uygulamada en çok karşılaşılanları şunlardır :
• Hisse Senetleri,
• Devlet Tahvilleri,
• Özel Sektör Tahvilleri,
• Hisse Senedi ve Tahvil Kuponları,
• Hazine Bonoları,
• Gelir Ortaklığı Senetleri,
• Toplu Konut İdaresi ve Kamu Ortaklığı İdaresince Çıkarılan Tahviller,
• Yatırım Fonu Katılma Belgeleri,
• Finansman Bonoları,
• Banka Bonoları,
• Banka Garantili Bonolar,
• Varlığa Dayalı Menkul Kıymetler,
• Kâr-Zarar Ortaklığı Belgeleri.
3.SPEKÜLASYON

Mevcut piyasa koşulları değerlendirilerek geleceğe yönelik fiyat tahmini yapılması ve risklerin üstlenilmesi ile para kazanmanın amaçlandığı faaliyetlere spekülasyon denilmektedir. Spekülasyon borsanın önemli faaliyetlerinden birisidir. Çünkü spekülasyon sayesinde fiyatların çok fazla yükselmesi ve düşmesi engellenmektedir.
Spekülasyon, piyasada gerçekleşmesi beklenen fiyat değişikliklerinden faydalanılarak yapılmaktadır. Beklentilerin tahminler doğrultusunda gerçekleşmesiyle kazanç elde edildiği gibi fiyat tahminlerinin tutturulamaması nedeniyle de kayıp yaşanacaktır. Herhangi bir yatırım aracının fiyatının gelecek değerleneceği veya fiyatının yükseleceği öngörülüyorsa, bugünden alım yapılmaktadır. Gelecekte tahminlerin beklentiler dahilinde gelişmesi sonrasında fiyat yükseldiği zaman yüksek fiyattan satış yapılacaktır. Düşük fiyattan alım ve yüksek fiyattan satış nedeniyle de kar elde edilecektir.
Aynı şekilde fiyatların düşeceği veya değer kaybedeceği öngörülüyorsa da bugünden satış yapılır ve beklentiler gerçekleştiğinde kazanç elde edilir. Örnek vermek gerekirse; dolar  Türk lirası kurunda işlem yapan bir spekülatör, gelecekte kurun değerinin artacağını öngörüyorsa bugünden dolar alımını gerçekleştirir. Gelecek beklentileri gerçekleştiği zaman aldığı doları Türk lirasına dönüştürerek kar elde etmiş olur. USD – TRY kurunun değer kaybedeceğine inanıyorsa da elindeki doları bugünden satarak beklentileri gerçekleştiğinde kazanç elde etmiş olur.
Spekülasyon yapmak piyasanın tüm riskini üstlenmek demektir. Çünkü bir emtia, menkul kıymet veya döviz fiyatının gelecekteki piyasa fiyatı üzerinden tahminler yapılmakta ve bugünden alım veya satış yapılmaktadır. Tahminlerin her zaman gerçekleşmesi mümkün değildir. Tahminleri gerçekleşmediği zaman kayıp yaşamış olacaktır. Bu nedenle de piyasanın tüm risklerini alarak işlemlerini bugünden gerçekleştirmektedir.
Spekülasyonun bir nevi vadeli işlem olduğunu düşünmek gerekir. Vadeli işlemler genel olarak riskten korunma amacıyla yapılmaktadır. Ama bunun yanı sıra spekülasyon da riske girilerek spekülatif kazanç elde etmek için yapılmaktadır. Çünkü bugünden alım veya satış gerçekleştirilmekte, gelecekte beklentilerin karşılanması sonucunda da kar veya zarar edilmektedir.
Spekülasyon yasaldır ve piyasada istikrarın sağlanması adına da önemli faaliyetlerdir. Spekülasyon sayesinde oluşan işlem hacmi ile gerçek alıcılar, satıcılar, yatırımcılar ve riskten korunmayı amaçlayanlar her zaman karşılaşabilirler. Bu sayede de borsanın likiditesi artış gösterir. Aynı zamanda fiyatlar düşükken alım, yüksekken satış yaptıkları için de fiyatların hiçbir zaman aşırı yükselmesine veya düşmesine izin verilmemiş olur. Riskten korunmak isteyen kişilerin risklerini spekülatörler üstlenmiş olurlar.

a)     İstikrar Sağlayıcı Spekülasyon

Piyasalarda yapılan spekülasyon, aşırı dalgalanmaları önlemektedir ve bu sayede fiyatlarda istikrarın sağlanmasıdır. Aslında istikrar sağlayıcı spekülasyon bir görüştür ve görüşler üzerinden hareket edilir. Örnek vermek gerekirse; altın fiyatının düştüğü dönemde spekülatörler bir süre sonra fiyatların yeniden yükseleceği düşüncesi ile düşük fiyattan alım yaparlar. Bu durumda ise alımlar nedeniyle altın daha fazla değer kaybetmemiş olacak ve fiyatı dengeli bir şekilde hareket edecektir.

 

b)İstikrar Bozucu Spekülasyon


Yapılan spekülasyonların fiyatlarda düzeni değil de daha fazla düzensizliğe neden olduğunu savunanların görüşüdür. Yatırım araçlarının fiyatlarındaki dalgalanmaları daha da arttırdığına inanılmaktadır. Örnek vermek gerekirse; fiyatı yükselen bir yatırım aracının ileride daha da yükseleceğine inanan kişilerin alım yapması ve fiyatların daha fazla yükselmesine neden olmaları şeklinde tanımlanabilir. Aşırı bir talebin oluşmasına neden olunması nedeniyle fiyatların aşırı yükseleceğine inanılmaktadır.

4.RİSK VE GETİRİ
     
Riskin sözlük anlamı, gelecekte beklenmeyen bir durumun ortaya çıkma olasılığı, yaralanma, incinme ve zarara uğrama olasılığıdır. Finansal açıdan risk ise, gerçekleşen getirinin beklenen getiriden sapma olasılığıdır. Yatırımcının yapacağı yatırımdan sağlayacağı getirinin, beklenen getirinin altına düşme veya üstüne çıkma olasılığı söz konusudur. Bu olasılık, yatırımcı açısından yapacağı yatırımın riskini oluşturmaktadır. Bir yatırımcının yaptığı yatırımın gerçekleşen getirisi, beklenen veya tahmin edilen getiriden ne kadar büyük farklılık veya sapma gösterirse, söz konusu yatırımın riskinin o kadar yüksek olduğu söylenebilir.
 Risk ve getiri, yatırım kararını belirleyen iki temel faktördür. Bu nedenle, yatırımcılar, yapacakları yatırımlarla ilgili olarak beklenen getiri kadar, riski de dikkate almak zorundadırlar. Risk ve getiri arasında doğrusal bir ilişki vardır. Yani, bir yatırımın riski arttıkça, getirişi de artar. Ayrıca, yatırımın vadesi ile risk arasında da doğrusal bir ilişki vardır. Vade uzadıkça, risk de artmaktadır.
 İnsanlar, genellikle, olası kayıpları risk olarak görür, potansiyel kazançları risk olarak değerlendirmezler. Fakat beklenen değerden olumlu sapmalar da risktir. Diğer bir deyişle, olası zararlar kadar olası karlar da risk olarak değerlendirilir.
Belirsizlik ile risk, farklı anlamlar içeren kavramlardır. Belirsizlik ve risk kavramları arasındaki farklılık, olasılık dağılımının yapılma şekline göre ortaya çıkmaktadır. Bir olayın gerçekleşme şansı, bir olayın meydana gelme olasılığı olarak kabul edilir. Örneğin, yazı tura atan bir kişinin yazı ya da turayı bulma olasılığı %50'dir. Bu şekilde, gerçekleşmesi mümkün bütün olaylar belirlenir ve bu olayların her birinin gerçekleşme olasılığı tahmin edilirse, buna olasılık dağılımı denilmektedir. Olasılık dağılımı, sübjektif veya objektif olarak yapılabilir. Olasılık dağılımı, kişinin beklentilerine dayalı olarak sübjektif yapılıyorsa belirsizlik; olasılık dağılımı, geçmiş veriler kullanılarak objektif olarak yapılıyorsa risk söz konusudur. Objektif olasılık dağılımı, olaya ilişkin geçmişe ait verileri bilimsel yöntemlerle analiz etme sonucu oluşturulurken, sübjektif olasılık dağılımı, hiçbir tarihi veriye sahip olmadan yapılmaktadır. Belirsizlik, yatırımcının beklenti ve sezgileri ile bir dereceye kadar aydınlanabilecek bir ortamı ifade ederken; risk, beklenen değerlerin olasılık dağılımının kantitatif olarak ölçülebildiği durumu ifade etmektedir.
 Belirsizlik ve risk arasında yakın bir ilişki vardır. Örneğin, belirsizliğin çok yüksek olduğu, diğer bir ifadeyle gelecekle ilgili tahminlerin yapılamadığı dönemlerde risk artmaktadır. Çünkü bu durumda yatırımcı, elinde mantıklı verileri veya göstergeleri olsa dahi objektif tahminleri olmadığı için karar vermek istemeyecektir. Yatırımdan beklenen gelecekteki getirilerin gerçekleşme ihtimali yükseldikçe (olasılık dağılımı daraldıkça) belirsizlik durumu ve yatırımın riski azalacaktır. Belirsizlik ve risk kavramları birbirinden farklı anlamlar içermesine rağmen genellikle birbirlerinin yerine kullanılmaktadır.

5.MENKUL KIYMET SPEKÜLASYON RİSKİ

            Menkul kıymet riski ya bankanın hisse senetlerine yatırım yapmasından ya da özel ve kamu kesimi borçlanma araçlarına yatırım yapmasından kaynaklanan bir risktir. Hisse senetleri fiyatları borsadaki fiyat hareketliliğine bağlı olarak sürekli bir değişim göstermektedir. Bu değişim esnasında bankalar bu yatırımlarından zarar görebilirler. Sahip oldukları yatırım araçlarını nakite dönüştürmek istediklerinde satış zorluğu ve maddi kayıpla karşılaşabilirler. Spekülatif amaçlı hareketlere karşı bankaların portföy çeşitlendirmesine giderek bu tür bir riskin etkisini azaltmaları mümkündür. Bu amaçla bankalar iyi bir fon yönetim merkezi oluşturmalıdırlar.

6.SPEKÜLATİF FİNANS

Spekülasyonà Kısa Dönemà Öngörü(ler)à Pozisyon (Açık)à Kur riski (Piyasa/Fiyat Riski)à Sonuç: KÂR/ZARAR->Etki:Kâr/Zarar Tablosu
1. Spekülasyonda risk alındığından, arbitajdan farklıdır,
2. Spekülasyon, arbitrajın aksine, mevcut piyasa yapısının değerlendirilmesi sonrasında oluşan beklentiler dikkate alınarak ve risk üstlenerek (risk alma güdüsü yüksek) kazanç sağlayabilme çabası içerisindedir,
3. Spekülatörün yanlış (piyasa veya arz/talep) öngörüleri, zarar (gider) yazmasına neden olabilir. 
4. Faizlerin düşük seviyelerde olduğu zamanlarda spekülasyon yapma güdüsü daha fazladır.
5. Garantili kazanç (kazan-kazan)diye bir şey yoktur. Para Piyasalarından; kimse kimseye karşılıksız olarak havadan para yağdırmaz.
6. Spekülatif amaçlı (kısa dönemli bakış açısı) alım-satım işlemlerinde risk(ler) tamamen ortadan kaldırılamaz. Ancak, etkin bir şekilde yönetilebilir.

            7.SONUÇ
Hedgerler riski rahatlıkla spekülatörlere kaydırabilirler. Bununla birlikte spekülasyon gelecek piyasalarıyla sınırlı değildir. Spekülatörler açısından ticaretten elde edecekleri faydanın fiyat değişimleri ile sınırlı kalması onlar açısından fiyat ve zaman bilgisi diğer piyasa katılımcılarına kıyasla çok daha önemli hal almaktadır.
 Doğru bilgi akışının gerçekleşmesi ve spekülatörün gerektiğinde sürü psikolojisi ya da geri besleme yatırımlarından yararlanabilmesi açısından işler durumda organizeleşmiş bir piyasaya ihtiyacı vardır. Aracılı ve aracısız piyasalar ve spekülatif faaliyetleri incelediği modelinde spekülasyonun organize piyasalara uygunluğu sonuca ulaşmıştır. spekülatif işlemler organize piyasalarda daha yaygın yapılmaktadır. Bunun anlamı reel piyasalarda veya organize olmayan piyasalarda spekülasyonun olmayacağı değildir. Ancak, büyük çapta risk alınarak gerçekleştirilen spekülatif faaliyetlerin  organize piyasaların sağladığı güven ve işlerlik ortamında daha rahat gerçekleşeceği de açıktır.


KAYNAKÇA:













3 Mayıs 2014 Cumartesi

GRUP DAVRANIŞLARI

T.C.
 FATİH ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

    YÜKSEK LİSANS ÖDEVİ
       CÜNEYT GÜL
TOLGA EYÜBOĞLU
İŞLETME TEZSİZ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI

İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ


                                              Ödev Konusu

GRUP DAVRANIŞLARI

         Ödev  Danışmanı

DR. MAHMUT DEMİRKAN


                                                 NİSAN 2014


1.GİRİŞ
Gündelik yaşamımız içinde birçok kişiyle birlikte olur, sevinir, üzülür iş görür, yaşarız. Şu bilinen bir gerçektir ki, hiçbir insan tek başına yaşayamaz. Bireyin davranışlarının önemli bir kısmı yaşamını geçirdiği, girip çıktığı gruplarca şekillendirilir.
Hemen hemen her bir şey, iş yaşamında olsun, iş dışı yaşamda olsun bir yada birkaç grubun içinde yer alır, bir ya da birkaç grubun üyesidir. Bu bakımdan, tüm toplumsal yaşamamızın çeşitli gruplar içindeki yaşantılarımızdan oluştuğu söylenebilir. Ailedeki, iş ve meslek gruplarındaki, siyasal gruplardaki, arkadaş gruplarındaki v.b. yaşantılarımız, toplumsal yaşamımızın birer parçasıdırlar.  (Varol)
 Grup en basit biçimde bir insan topluluğudur. Ancak, her rastgele toplanmış insan topluluğu grup sayılamaz. Bir topluluğun grup sayılabilmesi için hiç olmazsa ortak bir amaç için bir araya gelmeleri ve etkileşim içinde olmaları gerekir. Toplumsal grup; a) üyeleri arasında ortak amaç ve çıkarları bulunan; b) her üyenin grubun varlığını ve sembollerini bilinçli olarak ayırdettiği; c) göreli sürekliliği olan bireyler topluluğudur (Ozankaya: 1986; 94). Ozankaya’ya göre bir grubun üyeler arası ilişkiler düzeni vardır. Grup üyeleri; hem ortaklaşa olarak bu grubun varlığından hem de kendilerinin o grubun üyesi olduğundan haberlidirler.
 Grup tanımlarından yola çıkarak, genel olarak grubu nasıl niteleyeceğimize baktığımızda, aynı gruptaki kişilerin, birbirlerini benzer ve diğer gruplardan farklı algıladıklarını ve değerlendirdiklerini söyleyebiliriz. İkiden fazla insanın bir araya gelmesi grup oluşumu için yetmez. İnsan birlikteliklerinin grup olarak nitelenebilmesi için kişiler arasında etkileşim olması gerekir. Aralarında etkileşim olmayan insan toplulukları ne sosyolojik ne de psikolojik anlamda grup oluştururlar. Grup içi ilişki grup oluşumunun temelini oluşturur. Grup üyeleri arasındaki ilişki hep aynı kalmaz, statik değildir
2.GRUP SINIFLAMALARI
Birbirinden oldukça farklı özellikler gösteren grupları belli başlıklar altında sınıflandırmak gerekmektedir. Toplumsal grupları sınıflandırmada uygulanabilecek birçok kriter vardır; grubun kuruluş amacı, grup üyeleri arasındaki ilişkilerin düşünsel / duygusal karakteri, ilişkilerin kişisel olup olmadığı, grubun genişliği, grubun varlık süresinin uzunluğu gibi (Bottomore: 1977; 103).  Grup sosyolojideki en önemli kavramlardan biridir. Bu nedenle sosyologlar birçok grup çeşidinden söz ederler. Bunlar, birincil ikincil grup, iç ve dış grup, referans grubu hatta yeni ortaya çıkan elektronik etkileşim grupları gibi. Çok sayıda olan grup sınıflamalarından bir kısmını şöyle özetlemek mümkündür:
2.1. Formel - Informel Gruplar
Grupların en yaygın ayrımı formal ve informal gruplardır.
a) Formel (biçimsel) gruplar: Formal gruplar, örgütün kendisi tarafından belirli işleri yerine getirmek amacıyla oluşturulan ve örgütte belirli yeri olan gruplardır. Formal gruplar içersinde emir grupları veya fonksiyonel gruplar, görev grupları, takımlar ve kendi kendini yöneten gruplar yer alırlar. Emir grupları, süreklilik taşırlar; görev grupları ise nispeten geçici gruplardır. İşletmelerde birçok İş gören emir grupları altında çalışırlar.
Görev veya proje grupları ise, genellikle geçici olarak kurulur veya bir araya gelirler. Amaçları örgüte ilişkin belirli bir sorunu çözmektir. Sorunu çözdükleri zaman dağılırlar. Bireyler böyle bir görev grubunda yer alırken, asıl üye olarak bulundukları emir grubundaki üyelikleri de devam eder ve normal rutin işlerini yerine getirirler. Eğer görev grubunda yapılacak işler çok uzun sürerse, bu süre içersinde bireyin emir grubundaki işlerine ara vermesi beklenebilir. Ancak görev bitince birey tekrar eski gruba dönebilir. Takımlar, nispeten sürekli iş grupları olup; her düzeyde üyelerine ortak bir amaç, bağlılık sağlamak, örgütün içersinde fonksiyonel bir bütün oluşturmak amacıyla oluşturulan birleşmelerdir.
Gruplar, belirli bir amacı gerçekleştirmek amacıyla oluştuklarından, gruplar başarılı takımlara dönüşebilirler. Takım çalışmalarında koordineli çabalarla pozitif bir sinerji yaratılarak, çalışanların bireysel girdilerinin üstünde bir çaba göstermeleri sağlanır. Bu da onların genel performans düzeylerini arttırır. Bu nedenle takım çalışmalarında bireylerin gösterdikleri performans, grup çalışmalarından daha üstündür
Kendi kendini yöneten gruplar, kendilerinin lider olduğu, grup başarısı için çabalarını birleştiren yöneticilerin olmadığı formal iş gruplarıdır. Kendi kendini yöneten gruplar takımların amaçlarına ulaşmalarını sağlamak, amaçlara ulaşmak için grupları, görev tanımlarını belirlemek, gruplararası koordinasyonu sağlamakla görevlidirler.
b) İnformel (biçimsel olmayan) gruplar: ise örgütün üyeleri tarafından biçimlendirilen gruplardır. Arkadaşlık ve ilgi grupları örnek olarak sayılabilir. Arkadaşlık grupları ile ilgi grupları arasındaki ayrım genelde çok belirgin değildir. İki grup süreklilik açısından ayırt edici bir özellik taşırlar. Örneğin, ortak bir ilgi veya faaliyet zamanla arkadaşlık gruplarında değişebilir; fakat yine de grup dağılmaz. İlişkiler sürdürülür. Dolayısıyla arkadaşlık gruplarında bağlar daha kuvvetlidir.
İlgi grupları ise üyelerin ortak amaç ve beklentileri doğrultusunda bir araya gelmeleri ile oluşan gruplardır. Ancak ilgi gruplarında, bireylerin bir konuya karşı duydukları ilgi ve merak değişirse, üyeler gruptan kopabilir. İnformal gruplar üyelerine bazı avantajlar sağlarlar, Birincisi grup üyelerini bir arada tutan sosyal değerleri bütünleştirir ve pekiştirirler. Bu değerler ileride grubun davranışlarını oluşturan, onları yöneten normlara dönüşürler. Eğer grup üyeleri, karşılıklı destek değerini benimsiyorlarsa, bir takım olarak hareket edebilme yeteneğine sahip olabilirler.
İkinci olarak informal gruplar, üyelerine sosyal tatmin imkânı sağlarlar. İnformal grupların üyeleri, genelde yakın arkadaşlık bağları içinde olduklarından grup üyelerine bir benlik, aynı zamanda da bir statü sağlar.
Üçüncü olarak informal gruplar, üyelerine daha fazla bilgi aktararak onları kolay yönlendirirler.Yani üyeler sahip oldukları bilgileri bir araya getirerek, işe yaramaz bilgi ve gözlemleri izole ederek, daha kısa zamanda bilgi sahibi olup eyleme geçerler. Çoğunlukla bilgiler, informal kanallarla formal kanallardan daha hızlı ve çabuk yayılırlar.
Dördüncü olarak informal gruplar üyelerine rehberlik ederek, grup normlarını öğretir,davranışlarını standartlaştırır ve diğer insanlardan neler beklenebileceğine ilişkin onları aydınlatır. Bu da onların işlerini kolaylaştırır ve bir esneklik sağlar.
Formel ve informel grupları şu şekilde ayrıt edebiliriz.
İnformel (biçimsel olmayan) gruplar
Formel (biçimsel) gruplar
*insanların karşılıklı etkileşim ve iletişimi ile oluşur
*yöneticilerin biçimsel hedefe yönelik çabaları ile oluşur
*çoğu kez kendiliğinden, bazen bilinçli olarak oluşturulur
*planlayarak ve sistemli bir şekilde oluşturulur.
*biçimsel olmayan grubun kendi çıkarlarına uygun amaçlar
*biçimsel grubun çıkarlarına uygun amaçlar
*yönetim ve denetim kaynağı güç
*yönetim ve denetim kaynağı yetki

*gücün kaynağı, ilişkiler ve kişilik özelliği
*yetkinin kaynağı hiyerarşik pozisyon
*güç sahibi; Lider
*yetki sahibi; yönetici
*grup normlarına uygun önemli
*biçimsel ilke, politika ve süreçlere uyum önemli
*grup ilişkileri
*emir-komuta,ast-üst ilişkileri
*bireyler üzerindeki denetim kaynağı, grupta kalma veya dışlanma
*bireyle üzerindeki denetim kaynağı, ödüller veya cezaler
*dayanışma sağlama amacıyla
*sürekli büyüme eğilimi baskın
*biçimsel olmayan iletişim kanalları
*biçimsel iletişim kanalları

2.2.Birincil - İkincil Gruplar
1) Birincil Gruplar: “Birincil” ve “İkincil” grup ayrımı Charles horton cooley tarafından yapılmıştır. Cooley’e göre, birincil gruplar yüz yüze ilişkilerin, yardımlaşma, dostluk ve sevgi bağlarının yüksek olduğu gruplardır. Birincil grupların üyeleri üyelik ve bizlik duygularına sahiptirler. Birincil grupların üye sayısı azdır. Bu tür grupların örneklerini, aile, oyun grubu, komşuluk, akrabalık, gibi gruplar içinde görebiliriz. Cooley birincil grupları “insan neslinin bakıldığı, korunduğu yerler” olarak nitelendirir. Bu yönüyle de grup üyeleri arasında güven verici ilişkiler kurulur. Bu tür ilişkilere ise cooley birincil ilişkiler adı verilmektedir.
 2) İkincil Gruplar: Birincil grubun dışında kalan gruplardır. Bu tür grup örnekleri özellikle sanayileşmiş, kentleşmiş toplumlarda görülmektedir. Grup üyeleri karşılıklı çıkarlara göre örgütlenmiştir. Üyeler arasında karşılıklı yükümlülük ve hakları belirleyen şeyler yazılı yasa, yönetmelik ve tüzüklerdir. Üyeler bizlik duygusuyla değil, bireysel olarak davranır. Üyelerin birbirlerini yakından tanımadıkları, hatta görmedikleri gruplardır. Örneğin; şirketler, bankalar, sendikalar, birlikler bu tür gruplardır.
Özellikleri açısından birebir örtüşmese de birincil grupları informel, ikincil grupları formel gruplar olarak düşünmek mümkündür. Birincil gruplar daha çok geleneksel ve endüstri öncesi toplumlarda yaygın olarak bulunurken, ikincil gruplar daha çok modern endüstriyel toplumların ürünüdür.
            2.3.İç ve dış gruplar
İç ve dış grup kavramları willlam graham sumner tarafından yapılmıştır. İç gruplar “ bizlik duygusu” suna sahip olduğumuz ve bizi diğer gruplardan ayılar belirgin özelliklerimizin olduğu saptanmıştır. Dış gruplar ise, bizim grubumuzun dışında olan, herhangi bir alternatif grup olup, üyesi olmadığımız bizim için çok önem taşımayan, hatta ona karşı çok iyi duygular beslemediğimiz gruplardır. Bireyler kendi gruplarına bağlılık duyuyorlar ise, bu onların iç grup olma eğer diğer gruplara dostane olmayan bir tavır içindelerse bu gruplar onlar için dış grup olma özelliği taşır.
            2.4.Referans grubu
Referans grubu bireyin davranışlarını ve kendini değerlendirdiği , örnek olduğu gruplardır. Referans grubu kavramı herbert hyman tarafından ortaya atılmıştır. Referans grupları, bireyin toplum içindeki statüsü değiştikçe farklılaşmaktadır.
2.5 Elektronik Etkileşim Grupları
1990’lardan sonra dünya bilgisayar teknolojisindeki akıl almaz ilerleyiş doğrultusunda yepyeni bir grup tipi oluşmaya başladı. Binlerce bilgisayarın dünya çapında birbirine bağlandığı bir bilgisayar ağı olan internet içinde hemen her konuda bilgi alış verişinde bulunan insanlardan oluşan gruplar vardır. Bu insanlar teknoloji sayesinde yüz yüze gelmeden, birbirlerine gönderdikleri mesajlar yoluyla iletişim kurup yakın ilişkiler kurabilmektedir.
İşte bilgisayar teknolojisi artık insanları evlerine kapanan izole olmuş insan tipinden uzaklaştırıp, yenidünyalara seyahat etmemizi, yeni dostlar bulmamızı elektronik olarak kolaylaştırmaktadır. Bazen bu gruplara “Elektronik birincil grup da denilmektedir. Çünkü her ne kadar elektronik ile tanışmış olsalar da bu insanlar günlük iletişim sıklığı, paylaştıkları kişisel bilgi, birbirlerine olan bağlılıkları ve yakınlıkları açısından, birincil grup özelliği taşıyabilmektedirler. Yakın bir gelecekte bu tür gruplar, bilgisayar ağlarının daha da genişlemesiyle yaşantımızda daha çok yer almaya başlayacaklardır.
3.GRUP ÇEŞİTLERİ
Bu grup sınıflamalarından farklı olarak Fichter, insanların grup yaşamında yerine getirmek zorunda oldukları temel evrensel, sosyal işlevlere dayanarak bir sınıflama yapar. Temel gruplar dediği ve evrensel olarak nitelediği bu toplulukların, toplumun sürekliliği açısından vazgeçilmezliğini vurgular. Ona göre açıklıkla tanımlanmış, belirli sosyal hedefe sahip her grup bu sınıflamadan birisine girer .Temel grup çeşitleri şunlardır;
a) Aile Grubu: Cinsel ilişkilerin düzenlenmesi, çocukların doğum ve bakımı, karşılıklı güven, sevgi gibi temel gereksinimleri karşılamak üzere kurulmuş gruptur.
b) Eğitim Grubu: Toplumun kültürünü, resmi ya da gayri resmi yollarla yeni kuşaklara aktarmak amacıyla kurulan gruplardır.
c) Ekonomik Gruplar: Toplumdaki bireylerin yaşamını sürdürmesi için zorunlu mal ve hizmetlerin üretilip dağıtıldığı gruplardır.
d) Siyasal Gruplar: Yasa yapma, yorumlama ve uygulama; kamu düzenini sağlama vb. işlevleri yerine getiren gruplardır.
e) Dini Gruplar: Tanrı ile insan arasında örüntüleşmiş ilişkiyi paylaşan kişiler tarafından oluşturulan gruplardır.
f) Boş Zaman Değerlendirme Grupları: İnsanların dinlenme ihtiyaçlarını sosyal bir biçimde karşılayan gruplardır.
3.1.Grupta Rol ve Statü
Toplumsal yaşam karşılıklı beklentilerden oluşur. Bu beklentiler bireyin toplumsal rol ve statülerini belirler.
Sosyal statü ya da mevkii sosyal bir mertebelendirmedeki yere işaret eder. Grup içerisinde bazı kimseler diğer grup üyelerine göre daha yüksek bir yerdedirler Toplumsal yapıda herkesin birden fazla statüsü vardır. Statü bir haklar ve yükümlülükler toplamıdır. Statü ikiye ayrılır;
Verilmiş (atfedilen) statü: Bireyin herhangi bir girişimine, yeteneğine gerek olmadan elde edilmiştir. Bireyin statüsü üzerinde yapabileceği hiçbir şey yoktur. Örneğin; ailede kız ya da erkek çocuk olmak, belli bir ırka mensup olmak, yoksul bir ailede doğmak gibi.
Başarılan (kazanılan) statü: Belli bir girişim sonucu ve kişisel yetenekler yoluyla elde edilen statüdür. Bireyin sosyal açıdan değerlendirilen çabalarının sonuçlarına işaret eder. Kişinin seçtiği meslekteki başarısı onun kazanılan statüsüne işaret eder.
Endüstrileşmemiş toplumlarda verilmiş statüler ağırlıklıyken çağdaş endüstri toplumlarında kazanılan statülere ağırlık verilir. Statüler çok çeşitli ölçütlere göre sınıflandırılabilirler. Ancak her toplumda geçerli statü belirleyicileri olarak soy, servet/maddi olanak, meslek, eğitim, din ve biyolojik karakterler sayılabilir.
Sosyal statü, sosyal yapıdaki kişinin toplumdaki geçerli ölçütlere göre değerlendirilmesidir. Rol ise bireyin sosyal işlevi ile ilgili dinamik bir kavramdır. Sosyal rol bireyin ne yaptığını anlatır. Her kişi en az toplumda katıldığı grup sayısı kadar rol oynar. Roller de çeşitli açılardan sınıflandırılabilir. Tahsis edilen roller, Üstlenilen roller.

4.Normlar
Bir grup yapısı biçimlendiken sonra, bireylerin işlevleri farklılaşır ve bir statü kazanırlar. Grup içinde işlerin yürümesi için, onları düzenleyecek, sınırlandıracak kurallara (normlar) ihtiyaç vardır. Bu yüzden her grupta statü ve rollerin yanında normlardan da söz etmek gerekir. Çünkü normlar statü ve rollerin ayrılmaz bir parçasıdır.
Norm olmaksızın statü ve rollerden söz edilemez. Normlar insan davranışlarının kendine göre ölçüldüğü, değerlendirildiği ölçütlerdir. İnsanlar arası ilişkilerin nasıl, nerede, ne ölçüde yürütüleceğini belirleyen ortak kurallardır . Normları bireyler tek başına oluşturmazlar, bu nedenle normlar kollektif bir özellik taşırlar. “Grup normlarının oluşumu için gerekli bir koşul, ortak güdüleri ve sorunları olan bireylerin belirli bir süre boyunca etkileşimde bulunmalarıdır.Birey, tek başına sosyal bir norm oluşturamaz” (Şerif ve Şerif:1999;240).
Toplumsal yaşamı düzenleyen normlar, grup üyelerini yönlendirmesi bakımından önemli olduğu kadar, grup sürekliliğini sağlaması bakımından da önem taşımaktadır. Bu anlamda, toplumsal etkileşimde sayısız ürün bu kavram altında toplanır.
5.GRUBUN BİREY ÜZERİNDE ETKİSİ
Birey bir grupta yer aldığında o gruba uyar; uyma davranışı, bireyin görüşünün grup tarafından etkilenmesi ve bireyin davranışını grubun etkisine göre değiştirmesini ifade eder.
Grubun bireye etkileri şöyle sıralanabilir:
1-     Grubun birey üzerine normatif (kuralsal) etkisi
2-     Grup, üyelerinin tutum değişimini de etkiler
3-     Grup, bireyin verimliliğini de etkiler
4-     Zararı göze alma (riske girme) eğiliminin artması
Bireylerin, grup içindeyken daha fazla riske eğilimli olmalarının nedenlerinden biri grup içinde sorumluluğun dağılmasıdır. Risk içeren kararı verme konusunda birey tek başına olduğunda, kararın tüm sorumluluğunu kendisi taşıyacakken, grup içinde sorumluluğu başkalarıyla paylaşacak, bu yüzden de daha fazla riske girme eğilimi gösterebilecektir.
Bir başka neden kültürel değerlerdir. Çoğu toplumda risk içeren, cesur kararlar daha değerli görülmektedir.Özellikle bireysel atılım ve başarıya özel bir değer veren Batı kültüründe, riski göze almak, almamaktan daha iyi olarak değerlendirilmektedir. Öte yandan grup içindeki kararlar, gizli olmayıp başkalarınca da bilindiğinden, kişinin grup içinde verdiği kararlar yalnızken verdiğinden daha fazla kültürel değerlere uygun olacaktır.
Her toplumda grup, oluşturduğu normlara uyuma zorlamak için polis gibi eylemde bulunur. Kendi yaptığı normlara uyum, gerçekten kendisini sürdürmek için grubun sahip olduğu tek yoldur. Bireyler, onları koruyabileceğini düşündükleri gruplara itaat etme ile emniyet ve güvence bulurlar. Grup, uyum istemine ek olarak üyeliğinin genel davranışını biçimlendirecektir. Davranış modellerinde yakın benzerlik ve bununla ilgili olarak, grubun üyelerinin kişisel hedefleri üzerinde sahip olduğu etki var olacaktır. Bir üyenin değer sisteminde yüksek sınıfa sahip bir grup, kişisel hedeflerini de büyük ölçüde belirleyecektir. Uyum konusunda da aşağıdaki önermelerden söz edilmektedir;
1. Bir grup, üyelerine daha çekici geldikçe, üyelerin gruptaki diğer bireylere uymak için görüşlerini değiştirme olasılığı daha fazla olmaktadır.
2. Birey uyum sağlayamadığında grup muhtemelen onu reddeder; üyeler için grubun çekiciliği arttıkça uyumsuz bir üye kesinlikle reddedilecektir.
3. Üyeler, önemli olmayan bir problemden çok, grup için önemli görülene karşı çıktıklarında muhtemelen daha fazla reddedileceklerdir.
Asch'a göre, grup standardını kabul etme üç şekilde olmaktadır (Olmsted,
1959, s.73):
1. Algının Çarpıklığı: Bu kategoriye çok az denek girmektedir; fakat onlar tahminlerinin çoğunluk tarafından değiştirildiği ya da tahrif edildiğinin farkında değillerdir.
2. Yargının Çarpıklığı: Çoğu denekler bu kategoriye girer. Bu grupta en önemli etken, deneklerin, algılarının yanlış ve çoğunluğunun doğru olduğuna ulaştıkları kararıdır. Güven eksikliğinden yoksun oldukları için çoğunluğa katılma eğilimleri güçlüdür.
3. Eylemin Çarpıklığı: Bu gruptaki denekler, ne algının değişikliğine tutulmuşlardır ne de yanlış karara vardıklarım düşünürler. Diğerlerinden aşağı ya da farklı görünmemek için duydukları güçlü bir gereksinim, grubun gözünde kusurluluk görünümüne katlanmadaki yetersizlikleri yüzünden kabul ederler.
Yine araştırmalar göstermiştir ki, normlara en çok uyanlar orta sınıftaki grup içinde ise kendisinin kısmen kabullenildiğini düşünen orta düzeydeki üyelerdir. Uymama davranışı en çok alt sosyoekonomik düzeyde görülmekte ise de, onlar da gruptan atılmamak için itaat etmek zorunda kalmaktadırlar. Bireyler grupta kalmak için karşılaştırma (beklenti) düzeylerine göre karar verirler. Beklenti düzeyinin üstünde olan gruplar çekici olduğundan, birey grupta kalmayı yeğleyecektir. Birey, içinde bulunduğu grubu katılabileceği diğer gruplarla da karşılaştırabilir ki, buna "diğerleriyle karşılaştırma düzeyi" adı verilir. Grup normlarından bir dereceye kadar bağımsız davranabilme yetkisi ise, Hollander'e göre yalnızca lidere özgüdür.
İnsanların Uyma Davranışı Göstermelerinin Nedenleri
İnsanların uyma davranışı göstermelerinin nedenleri çok çeşitli olmakla birlikte, bunları belli başlıklar altında toplamak mümkündür:
1-Bilgi ve güven
2-Ters düşme korkusu
3-Grubun söz birliğinin etkisi
4-Grup büyüklüğünün etkisi
5-     Yüz yüze olmanın etkisi
Kuşkusuz bu sıralanan etkenlerin dışında, uyma davranışını etkileyen başka etkenler de vardır. Kişinin kendine güvenmesi, grubun uzmanlık derecesi, grubun saygınlığının/prestijinin yüksek olup olmaması, grup üyelerinin saygınlığı gibi durumlar da uyma davranışını etkilemektedir. Bunlardan yalnız kişinin kendine güveni uyma davranışını azaltıcı bir etki yaparken, diğerleri uyma davranışını güçlendirir. Öte yandan bireyin kendi yeteneğine olan güvenini arttıran her şey uymayı azaltacaktır.
6.SONUÇ
Sosyal bilimlerin temel kabullerinden biri, insanların hiçbir zaman tek başına yaşayamayacakları, daima kendileri dışında, diğer insanlara gereksinim duyacaklarıdır. Ancak başka insanlarla ortak bir yaşam sürdürmek o kadar da kolay değildir. İnsanlığın başlangıcından bu yana birlikte yaşama, çeşitli biçimlerde karşımıza çıkmakta, bu gelişim içinde farklı toplumsal yapılar ortaya çıkmakta ve ilişkiler çeşitlenmektedir. İnsan ilişkilerinin bir boyum olan grup davranışı ve dinamiğinin de, eğitim örgütlerinde bilinmesi ve amaçlar doğrultusunda yönlendirilmesi gerekmektedir.
7.KAYNAKÇA
VAROL, Doç. Dr. Muharrem VAROL Örgütlerde gruplar ve örgütsel çatışma üzerine notlar
OZANKAYA, Özer (1986), Toplumbilim, Tekin Yayınevi, İstanbul.
GRUP çeşitler :http://notoku.com/grup-cesitleri/#ixzz2yIKc11IF
http://www.slideshare.net/anilceyhan1905/grup-ve-grup-trleri
http://yillik.eogrenme.anadolu.edu.tr/Dersler/1003/unite06/konu6.swf?useSound=1
FICHTER, Joseph (1994), Sosyoloji Nedir, (Çev.N. Çelebi), Attilla Kitabevi, ANKARA
Kâgıtçıbaşı, Çiğdem. İnsan ve İnsanlar, Cem Ofset Matbaacdık Sanayii AŞ.,
Üçüncü Baskı, İstanbul 1979
ŞERIF, M., ŞERIF, C. (1996), Sosyal Psikolojiye Giriş, (Çev. M. Atakay, A.
Yavuz), Sosyal Yayınları, İstanbul